top of page
vahapkarabulut

Her şeyin başı iyi bir uyku mu?

Güncelleme tarihi: 14 Tem

İnsanın temelde bir gece hayvanı olmadığını biliyoruz. Üretim faaliyetlerimizin çoğunu ışığın olduğu saatlerde yürütüyoruz. Bununla birlikte hayatımızın yaklaşık üçte birini ya uyuyarak ya da uyumaya çalışarak geçiriyoruz. Optimal uyku süremiz aşağı yukarı 7 saat civarında. Başlangıçta pasif bir zaman dilimi olduğunu düşündüğümüz bu dönemin aslında başlı başına aktif bir süreç olduğu açıklığa kavuşmuş durumda.

yku, insan bedeninin ve zihninin düzgün işlev gösterebilmesi için biyolojik olarak gereklidir. Her gece uyuma ihtiyacı, organizmanın doğal bir programı olarak gelişmiştir. Antik Yunan'da uyku tanrısı Hypnos'un marifeti olarak görülen uyku, modern uyku araştırmalarıyla birlikte uykunun biyolojik mekanizmalarını daha anlaşılır hale getirmeye başlamıştır. Bugünün olanaklarıyla, uyku işlevi, yapısı ve döngüsünü anlamak için daha fazla imkanımız bulunmakta.


Uykunun insanlar ve diğer hayvanlar üzerindeki önemi ve etkileri gerçekten hayati derecede önemlidir. Yapılan çalışmalar, uyku sürecinin bağışıklık fonksiyonları, metabolizma, hafıza, öğrenme ve diğer hayati fonksiyonlar üzerinde kritik bir rol oynadığını ortaya koymuştur. İyi uyumak, daha uzun süre hayatta kalmanıza yardımcı olabilir. Uyku süresi ve mortalite üzerine yapılan sistematik incelemelerde, kısa (≤6 saat) veya uzun (>8 saat) uyku süresine sahip bireyler için genel ölüm oranlarının önemli ölçüde yüksek olduğu bulunmuştur. Ayrıca uzun süreli uykusuzluğun ciddi sonuçlara yol açabileceği gözlemlenmiştir. İnsanlarda en uzun uyanıklık süresi (11 gün) sonucunda halüsinasyonlar ve çeşitli bilişsel bozukluklar geliştiği gözlenmiştir. Hayvan çalışmaları da ilginç sonuçlar ortaya koymuştur; tamamen uykusuz kalan sıçanlarda tüy dökülmesi, hipermetabolik durum ve 11 ile 32 gün içinde ölüm gibi belirtiler gözlenmiştir. Tüm bu bulgular, uykunun vücut için ne kadar kritik bir işlev taşıdığını açıkça göstermektedir.


Uyku düzenimiz bozulunca …

Edison’un ampulü keşfi ve günümüz teknolojisinin ışığı hayatımızın her alanına sokmasıyla birlikte artık eskisine göre daha az uyumaya başladık. Çalışmalar yetişkin Amerikalıların hafta içi ortalama 6,8 saat uyuduğunu gösteriyor. Bu ihtiyaç duyduklarından bir saatten fazla daha az bir uykuya denk geliyor. Ekonomik etkinliğin bir parçası olarak insanlar daha az uyuma çabasında ve uyku düzenleri sürekli değişmekte. Elbette uykusuz kalmanın bedelleri de beraberinde geliyor.


Uykusuzluk, stres, psikososyal bozulma ve tıbbi ve psikiyatrik bozukluklarla ilişkili oldukça yaygın bir durumdur. Uykusuzluk hem bu faktörlerin bir nedeni hem de bir sonucu olarak karşımıza çıkabilir. Yeterince uyumayan bireylerde obezite, diyabet ve kardiyovasküler hastalık riskinin arttığı bulunmuştur. Ayrıca, bağışıklık sistemini zayıflatarak viral hastalık riskini artırabilir. Uykusuzluk, demans gelişimi ve çeşitli ruhsal hastalıkların ortaya çıkmasında da bir risk faktörü olarak bilinmektedir. Araştırmalar, uyku bozukluğunun başlangıçta var olan bir durum ile sonraki depresyon arasında güçlü bir ilişki olduğunu vurgulamaktadır. Bir çalışmada, ilk görüşmede uykusuzluk bildiren kişilerin %14'ünde bir yıl sonraki değerlendirmelerinde yeni bir majör depresyon geliştirdikleri bulunmuştur.


Uyku sorunları bazen altta yatan başka fiziksel veya ruhsal sorunların temel bir belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Depresyon ve anksiyete durumları, uykusuzluğun en yaygın nedenleri arasındadır. Genel olarak, depresyon hastalarının %83'ünde en az bir uykusuzluk semptomu bulunurken, depresyonu olmayanlarda bu oran %36 olarak belirlenmiştir. Klinik örneklerde, tüm depresif hastaların yaklaşık dörtte üçünde uykuyu başlatma, sürdürme veya her ikisinde de zorluk yaşandığı rapor edilmiştir. Depresyon belirtilerinde iyileşme sağlandıktan sonra bile uyku sorunlarının devam etmesi durumunda hastalığın nüks etme riskinin önemli ölçüde arttığı bulunmuştur.

Uyku bozukluğunun üç temel kategorisi vardır: 
* Uykusuzluk (insomnia); 
* narkolepsi veya uyku apnesi gibi gün içinde hastaları aşırı uykulu yapan rahatsızlıklar ve 
* uyurgezerlik, uykuda konuşma, uyku terörü ve REM davranış bozukluğu vb. içeren parasomniler.

Uyku sorunu sağlık üzerindeki kritik önemi nedeniyle mutlak önemsememiz gereken temel sorun haline geliyor. Şu anda tedavi seçeneklerimiz konusunda daha şanslıyız; ruhsal hastalıkların etkili tedavisi ve uykuyu kolaylaştıran ilaçlar sayesinde bu sorunlarla daha etkili başa çıkabiliyoruz. Ancak pratik yaklaşımla, çoğu zaman ilaçlara gerek duymadan hafif veya orta düzeydeki uyku sorunlarını çözmek daha mümkün olabilir. Bu noktada "uyku hijyeni" önemli bir can alıcı ayrıntıdır


Uykusuzlukta ilk yardım: Uyku hijyeni


Uyku hijyeni, sağlıklı uykuyu teşvik etmek için önerilen davranışsal ve çevresel kuralları içerir. İyi bir uyku hijyeni, neredeyse tüm hafif ve orta düzeydeki uyku problemlerinin tedavisinde temel bir rol oynar ve genellikle ek tedaviye gerek kalmadan etkili olabilir.


Sağlıklı bir uyku hijyeni için yapabileceklerimiz:Düzenli bir uyku rutininiz olsun
Tutarlı bir uyku programınız olsun. Ertesi gün tazelenmiş ve sağlıklı hissetmek için gerektiği kadar uyuyun. Çoğu insan için 7-8 saat uyku süresi yeterli olmaktadır. Hafta sonları veya tatillerde bile her gün aynı saatte kalkın. Uykunuz olmadıkça yatağa gitmeyin. Her gece aynı saatte yatağa gidip, sabah aynı saatte uyanın.  Alarmınızı, gece ne kadar uyuduğunuzdan bağımsız olarak her gün aynı saatte kalkacak şekilde ayarlayın.
•        Gündüz uykularından kaçının
Sabah uyandığınızda perdelerinizi açın veya güneş ışığında dışarı çıkın.Her birimizin 24 saatlik periyotta belirli bir miktarda uykuya ihtiyacı vardır. Şekerleme yaptığımızda, ertesi gece ihtiyacımız olan uyku miktarını azaltır. Şekerlemeler yapılacaksa 25-30 dakikadan uzun sürmemelidir. Gündüz uykusu gece uykuya başlatmada güçlüklere ve uykunun bölünmesine neden olabilir.
•        Yatakta 20 dakikadan fazla uyanık kalmayın
Uykuya dalmanız uzun sürerse ya da uyumayla ilgili endişelerinizi fark ederseniz yataktan çıkın. Uykunuz gelene kadar loş ışıklı bir ortamda kalın, uykunuz tekrar geldiğinde yatağa dönün. Bu dönemlerde TV veya internetten uzak durun. Sizde en çok uyku hali yaratan bir şeyle meşgul olabilirsiniz.  Uyuyamadığınız için ertesi gün normal uyanma saatinizi koruyun ve şekerlemelerden kaçınmaya çalışın.
•        Odanızı serin ve rahat tutun
Uyumak için ideal oda serin, sessiz ve karanlıktır. Yatak odanızda TV izlemeyin, bilgisayar kullanmayın, kitap okumayın. Mümkünse telefonunuza ulaşamayacağınız bir yerde uyumayı alışkanlık haline getirin. Yatak odasını sadece uyku ve seks için kullanın. Yatmadan en az bir saat önce ekran kullanımını minimumda tutmak, sağlıklı bir uyku için çok önemlidir. Ekrandan gelen mavi ışık aslında sirkadiyen ritminizi olumsuz etkileyebilir.
•        Kafeinli içecekleri dikkatli tüketin
Kahve ve çay gibi kafeinli içecekler uykuyu bozabilir. Kafeinin etkileri, alımdan sonra birkaç saat sürebilir. Yatmadan en az 6 saat önce kafein içeren içecek ve yiyeceklerden (kahve, bitki çayı, kola, hatta çikolata) kaçının.
•        Uykuyu bozan maddelerden kaçının
Sigara, alkol ve reçetesiz satılan ilaçlar uyku sorunlarına neden olabilir.
•        Yatmadan önce yemek yemeyin 
Açlık uykuyu bozabilir. Gece açsanız hafif ve sağlıklı bir atıştırmalık (özellikle ılık süt, yoğurt veya benzeri bir içecek) tüketin. Kiraz, üzüm, çilek, fındık ve yulafın tümü yüksek melatonin içeriğine sahip olduğu için uykuya dalmayı kolaylaştırır. Kafeinsiz bitki çayları, özellikle papatya veya lavanta içeren çaylar zihni sakinleştirmenin ve uykuyu teşvik etmenin bir başka güzel yoludur. Yatmadan önce sıvı alımınızı azaltın.
•        Düzenli egzersiz yapın
Düzenli egzersiz yapmanız uyku ritminizi düzenler. Çoğu gün en az 30 dakika egzersiz yapmaya çalışın, ancak yatma saatinizden en geç iki veya üç saat önce yapın. Yatmadan önce ağır egzersizlerden mutlaka kaçının.  
•        Yatmadan önce rahatlatıcı rutinleriniz olsun
Sıcak bir duş, kitap okuma, rahatlatıcı müzikler, gevşeme ve nefes egzersizleri, meditasyon başvurulabilecek rahatlatıcı yöntemler arasında.

Sağlıklı olmak için iyi bir uyku şartının çok açık olduğunu biliyoruz. Üretim ilişkilerinin yarattığı rekabet, yoğun teknoloji maruziyeti sonucu aşırı uyarılma ve stresin uyku düzenimizi bozduğu ortada. Bu koşullara rağmen, uyku hijyenine uyarak uyku düzenimizi sağlıklı tutabiliriz. Eğer uyku hijyeni kurallarına rağmen hala uyku sorunu yaşıyorsanız, tıbbi destek almayı unutmayın. Sonuçta, her şeyin başı sağlık.

Ek okumalar...
Uyku döngüsü:

İki ana uyku türü, hızlı göz hareketi (REM) uykusu ve hızlı göz hareketi olmayan (NREM) uykudur. Sağlıklı yetişkinlerde uyku tipik olarak NREM uykusuyla başlar. NREM uykusu üç farklı aşamaya ayrılabilir. Uykuya ilk geçişte daha yüzeysel olan uyku, aşamalar ilerledikçe beyin dalgaları daha yavaş ve daha senkronize hale gelir ve gözler hareketsiz kalır. NREM'in en derin aşaması olan üçüncü aşamasına "delta", "derin" veya "yavaş dalga" uyku denir.  Bu fazda kişiyi uykudan uyandırmak giderek zorlaşır.

“Aktif uyku” olarak adlandırılan REM uykusu adını uyku esnasında gözlenen göz hareketlerinden alır. Bu göz hareketlerinin bir şekilde rüyalarla ilgili olduğu düşünülüyor. REM uykusu sırasında kol ve bacaklardaki kaslar geçici olarak felç olur. Bunun rüyalarımızı harekete geçirmemizi engelleyen nörolojik bir engel olduğu düşünülmektedir.

NREM uykusu ve REM uykusu gece boyunca döngüsel bir şekilde değişmeye devam eder. Vücut, tüm bu aşamalardan her gece yaklaşık 4 ile 6 kez geçer ve her döngü ortalama 90 dakika sürer. Yavaş dalga NREM uykusunun çoğu gecenin ilk bölümünde meydana gelir, sonraki döngülerde süresi kısalır. Uykunun başında daha kısa sürebilen REM uykusu genellikle gece boyunca uzamaya başlar.  
Uyku ve sirkadiyen ritim 

Yapılan araştırmalar etkileşim halindeki iki sistemin uyku ile uyanıklık arasındaki zamanlamayı büyük ölçüde belirlediğini ortaya koyuyor. Uyku-uyanıklık döngüsünde bu süreçler, sirkadiyen (C) süreci ve homeostatik (S) süreci olarak adlandırılmaktadır.

Sirkadiyen süreç (C süreci), vücudun günlük ritimlerini düzenleyen süreçtir. Sirkadiyen (24 saatlik) aktivite kalıpları birçok organ ve hücrede bulunur. Bütün hayvanların böyle bir saati vardır. Sirkadiyen ritmin ana düzenleyici çekirdekleri hipotalamusta yer alır. Sirkadiyen ritim prolaktin, melatonin gibi hormonların gece salınımını kontrol eder. Bireyin zeitgeber olarak da bilinen çevresel ipuçları, sirkadiyen ritmin içsel sürecini yönlendirir.  Işıktan ve bir dereceye kadar sıcaklıktan belirgin şekilde etkilenir. 24 saatlik sirkadiyen ritmi senkronize etmek için sabahları parlak ışık gereklidir. Sirkadiyen süreç, hem uyanıklığı hem de uykuyu teşvik eden davranışları yönlendirir. Gün boyunca artan homeostatik dürtüye karşı uyanıklığın korunmasını teşvik ederken, geceleri ise uykuyu sürdürmeyi teşvik eder.

Uykuyu düzenleyen ikinci süreç homeostatik süreçtir (S süreci). Bu süreç temelde organizmayı uyumaya yöneltir ve sürekli uyanıklığın zararlı bilişsel ve fizyolojik sonuçlarını dengeleyen onarıcı bir işleve sahiptir. Uyku için homeostatik süreç sabah doğal uyanma sırasında minimum düzeydedir. Sabah uyandıktan sonra gün içinde geçen süre ile orantılı olarak artar. Olağan durumlarda sabah uyandıktan yaklaşık 16 saat sonra maksimum seviyeye çıkar ve daha sonra uykuyla birlikte azalır. 

Bu iki süreç, her ikisi de yüksek olduğunda (normal yatma zamanında) uykunun başlamasını teşvik etmek, C süreci yükselirken ve S süreci düştüğünde (sabahın erken saatlerinde) uykuyu sürdürmek için etkileşime girer.

Kaynaklar:

1. Akerstedt T, Ghilotti F, Grotta A, Bellavia A, Lagerros YT & Bellocco R. (2017). Sleep duration, mortality and the influence of age. European journal of epidemiology, 32(10), 881-891.

2. Pavlov AN, Dubrovskii AI, Pavlova ON & Semyachkina-Glushkovskaya OV. (2021). Effects of Sleep Deprivation on the Brain Electrical Activity in Mice. Applied Sciences, 11(3), 1182.

3. Patel AK, Reddy V & Araujo JF. (2021). Physiology, sleep stages. StatPearls Publishing.

4. Foster RG. (2020). Sleep, circadian rhythms and health. Interface Focus, 10(3), 20190098.

5. Nutt D, Wilson S & Paterson L. (2022). Sleep disorders as core symptoms of depression. Dialogues in clinical neuroscience. 10(3), 329-336.

159 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page