Madde ile İlişkili Bozukluklar ve Bağımlılık Bozuklukları
Çoğu zaman insanların neden veya nasıl uyuşturucu bağımlısı olduklarını anlamakta zorlanıyoruz. Bağımlılık karmaşık bir hastalıktır. Bağımlı olunan nesneyi bırakmak genellikle iyi niyetten veya güçlü bir iradeden fazlasını gerektirir. Uyuşturucu maddeler beyni, bırakmak isteyenler için bile bırakmayı zorlaştıracak şekilde değiştirir.
Aşağıda başta sigara ve alkol bağımlılığı olmak üzere diğer madde ve davranışsal bağımlılıklar hakkında temel bilgiler bulabileceksiniz.
Tütünle İlişkili Bozukluklar
Tütün ürünlerinin içimi hastalık, sakatlık ve ölümlerin önlenebilir önde gelen nedenidir. Sigara vücuttaki hemen hemen her organa zarar verir ve tıbbi maliyetleri doğrudan etkiler. Diğer taraftan, sigara yeterince erken başarıyla bırakılabilirse, yaşam beklentisinde 10 yıla kadar bir artışa neden olabilir. Sigaranın içinde hangi bileşikler var? Tütün bitkisinde doğal olarak bulunan bir madde olan nikotin, kokain ve eroin gibi oldukça bağımlılık yapıcıdır. Sigara dumanı, tahmini 7000 farklı kimyasal bileşik içerir. En az 70'i kanıtlanmış veya şüpheli insan kanserojeni (arsenik, benzen, formaldehit, kurşun, nitrozaminler, polonyum 210 vb.) ve çeşitli zehirli gazlar (karbon monoksit, hidrojen siyanür, bütan, toluen, amonyak vb.) bunlardan bazılarıdır. Tütün ürünü formları nelerdir? Tütün sigaraları Purolar ve pipolar Dumansız tütün ürünleri Nargile Elektronik sigaralar Yanmayan ısıtmalı tütün ürünleri Maraş otu nedir? Maraş otu, deli tütün (Nicotiana rustica Linn) bitkisinden elde edilen bir dumansız tütün formudur. Genellikle bir sigara kağıdından oluşan kese içinde dudaklar ve diş etleri arasında tutularak kullanılır. Kullanımı irritasyona bağlı zararlar ve kanser gibi sağlık sorunlarıyla ilişkilidir. Sigara kullanım sıklığı nedir? 2015 DSÖ verilerine göre küresel çapta nüfusun %21’i tütün ürünü kullanmaktadır (erkeklerde %36; kadınlarda %7). Türkiye’de 2019 TUİK istatistiklerine göre 15 yaş üstü nüfusun %31,4’ü tütün ürünü kullanmaktadır (erkeklerde %44,8; kadınlarda %18,2). Tütünün neden olduğu-kötüleştirdiği hastalıklar nelerdir? Sigara içen tüm insanların yarısına kadarının tütünle ilgili bir hastalıktan ölmesi beklenir. Tüm kansere bağlı ölümlerin yaklaşık yüzde 30’unun nedeni sigara kullanımıdır. Sigaraya bağlı ölümlerin en önemli nedenleri aterosklerotik kardiyovasküler hastalık, akciğer kanseri ve kronik obstrüktif akciğer hastalığıdır (KOAH). 35 yaş ve üzeri yetişkinlerde kardiyovasküler ölümlerin yaklaşık %20'si sigarayla ilişkilidir. Sigara içenler, hiç sigara içmeyenlere göre iskemik kalp hastalığından 2 ila 3 kat daha yüksek ölüm riskine sahiptir. Sigara ve kardiyovasküler hastalık ilişkisi doğrusal değildir; Günde birkaç sigara bile kardiyak riski önemli ölçüde artırır. Sigara içmek inmeden ölüm riskini ikiye katlar Sigara içmenin KOAH için en önemli risk faktörüdür. Sigara içmek, tüberküloz, pnömokok pnömonisi, meningokok hastalığı, grip ve soğuk algınlığı dahil olmak üzere çeşitli enfeksiyon türlerinin riskinin artmasıyla ilişkilidir. Günlük içilen sigara sayısı, uzun vadede tip 2 diyabet geliştirme riskinin artmasıyla ilişkilidir. Sigara içmek kemik kaybını hızlandırır ve kadınlarda kalça kırığı için bir risk faktörüdür. Sigara içmek hem erkeklerde hem de kadınlarda gebelik komplikasyonları, erken menopoz, erektil disfonksiyon ve kısırlık dahil olmak üzere çeşitli üreme bozuklukları riskinin artmasıyla ilişkilidir. Mide ve duodenum ülseri hastalığının ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir. Günlük içilen sigara sayısı, gingivitis ve periodontitis dahil olmak üzere periodontal hastalık geliştirme riskinin artmasıyla ilişkilidir. Sigara içmek, katarakt gelişimi ve yaşa bağlı makula dejenerasyonu dahil olmak üzere çeşitli göz bozuklukları için bir risk faktörüdür. Sigara bırakmanın sağlık faydaları nedir? 20. dakikada nabız, kan basıncı ve vücut ısısı normale döner. 24. saatte kanda karbonmonoksit gazı hızla azalır. 2 hafta - 3 ay sonra - Efor kapasiteniz artar. - Öksürük varsa azalır, 3 ay içinde kaybolur. - Balgam varsa 2 haftada yarı yarıya azalır. - Soluk alıp vermeniz kolaylaşır. - Koku ve tat alma duyularınız iyileşir. - Bağışıklık sisteminiz güçlenmeye başlar. - Kendinizi daha dayanıklı ve güçlü hissetmeye başlarsınız. - Diş ve parmaklarınızdaki sarı lekeler kaybolur. 1. yılda - Kalp krizi geçirme riskiniz ilk günlerden itibaren azalmaya başlar, bir yılın sonunda risk %50 azalır. - Beyin kanaması ve bacaklardaki damar hastalığı (Buerger) riski %30-50 azalır. - KOAH gibi solunum yetmezliğine yol açabilen akciğer hastalıklarının ortaya çıkması engellenir, varsa ilerlemesi durur. 5. yılda - Ağız, gırtlak, yemek borusu, idrar torbası kanseri riski yarı yarıya azalır. 1O. yılda - Felç olma riskiniz 5-1O yıl içinde hiç sigara içmemiş olanlarla aynı düzeye iner. - Akciğer kanseri, ağız, gırtlak, yemek borusu, idrar torbası, böbrek, pankreas kanseri riski azalmaya devam eder. 15. yılda - Kalp koroner damar hastalığı ve kalp krizi riski hiç içmeyenlerle aynı olur. 30'lu yaşların ortasından önce sigarayı bırakan kişiler, hiç sigara içmeyenlerle yaklaşık aynı yaşam beklentisine sahip olur. 35 yaşından sonra sigarayı bırakmak sigaradan kaçınılan her yıl için 2-3 aylık veya her gün 4-6 saat sağlıklı yaşam beklentisini geri kazandırır. Ölüm oranındaki azalma 70 yaşından sonra bırakılsa bile devam eder. Pasif içiciliğin zararları nedir? Sigara içmeyen ancak evde veya işyerinde pasif içiciliğe maruz kalan kişilerin akciğer kanseri, inme, kalp hastalığına yakalanma risklerinde %20-30 artış görülür. Hamilelik sırasında pasif içiciliğe maruz kalan yetişkinlerin daha düşük doğum ağırlığına sahip yenidoğanlara sahip olma olasılığı daha yüksektir. Pasif içiciliğe maruz kalan bebeklerde ve çocuklarda daha sık ve şiddetli astım atakları, solunum yolu enfeksiyonları, kulak enfeksiyonları ve ani bebek ölümü sendromu dahil olmak üzere çok sayıda sağlık sorununa neden olur. Sigarayı kimler bırakmalı? Sigara içmenin güvenli sınırı yoktur. Örneğin az miktarda sigara bile kalp-damar hastalığını orantısız artırabilmektedir. Yalnızca tütün bağımlılığı kriterlerini karşılayanlar değil, tütün kullanan tüm kişilerin sigara bırakması önerilmektedir. Sigara bırakmak mümkün mü? Sigara bırakmak kendiniz için yapabileceğiniz en iyi şeydir. Çoğu kişi ya zararın farkına varmak istememekte ya da bırakmayacağına dair gerçekçi olmayan bir karamsarlığa kapılmaktadır. Oysa kendinizi bırakmaya hazırlayarak iyi bir destekle sigarayı bırakabilirsiniz. Sigara içenlerin %68’i sigarayı bırakmak istediğini bildirirken, yaklaşık %56'sı ciddi bir şekilde bırakma girişiminde bulunmaktadır. Bununla birlikte sigara içenlerin sadece %7'si yakın zamanda sigarayı bırakabilmektedir. Sigara bırakmanın zorlukları göz önüne alındığında, tedavi sırasında davranışsal destek ile ilaç tedavisinin birlikte kullanılması çoğu zaman gerekli olmaktadır. Sigarayı bırakırken sizi neler bekler? Sigara fiziksel bağımlılığın yanı sıra psikolojik bağımlılık da yapar. Sigara içilmediğinde vücuttaki nikotin miktarı azalır ve vücut bunun yoksunluğunu duymaya başlar. Yaklaşık üç hafta süren huzursuzluk, uykusuzluk, bazen uykuya eğilim, sinirlenme, aşırı tepki verme, bazen kabızlık, konsantrasyon güçlüğü gibi sorunlar yaşanabilir. Bu belirtiler herkeste aynı şiddette yaşanmaz. Genellikle ilk gün içinde başlar ve üçüncü gününde en şiddetli halini alır. Tedavi için kullanılan ilaçlar bu yakınmaların şiddetini ve sigara içme isteğini azaltır. Tedavide hangi ilaçlar kullanılmaktadır? Ülkemizde sigarayı bırakma tedavisinde üç ilaç (nikotin replasman tedavisi, vareniklin ve bupropion) ruhsatlandırılmıştır. İlaçlar danışmanlık ve psikososyal destekle birlikte kullanıldığında en iyi sonuçlar alınmaktadır. İlaçlar sigara içme isteğinizi ve yoksunluk belirtilerinizi azaltarak iş görür. En uygun seçenek için doktorunuzdan danışmanlık alın. Sigarayı bırakmak istersem ne yapmalıyım? Yardım almadan kendi başınıza bırakmak mümkündür. Ancak doktorunuzla konuşarak yardım almak, başarılı bir şekilde bırakma şansınızı büyük ölçüde artırır. Bırakmaya hazır olduğunuzda, şunları için bir plan yapın: Bir bırakma tarihi belirleyin. Ailenize ve arkadaşlarınıza bırakmayı planladığınızı söyleyin. Sigara içme isteği gibi karşılaşacağınız zorluklar için önceden plan yapın. Evinizden, arabanızdan ve işinizden sigaraları çıkarın, sizi zorlayabilecek durumları öngörmeye çalışın. Sigara bırakma gününden sonra tek bir sigara bile içmeyin. Düzenli egzersiz yapın. Her türlü fiziksel aktivite, hatta hafif hareketler bile sağlığınız için iyidir. Fiziksel aktivite stresi azaltmaya yardımcı olabilir. Sigara içenlerden ve sigara içme isteği uyandıran yerlerden uzak durun. Yakınınızdaki kişiler sigara içiyorsa, sizinle birlikte bırakmalarını veya çevrenizde sigara içmemelerini isteyin. Bol bol su için. Ağzınıza sakız, sert şeker veya karanfil gibi başka bir şey koyun. Canınız sigara çekiyorsa bunun yerine bunlardan birini deneyin. Birkaç kilo alabilirsin. Aktif kalarak ve sağlıklı beslenerek çok fazla kilo almayı önlemeye yardımcı olabilirsiniz. Tekrar sigaraya başlasanız bile pes etmeyin. Çoğu insanın başarılı olması için birkaç deneme yapması gerekir. Tedavi için nerelerden destek alabilirsiniz? Sigara bırakmak istediğinizde destek alabileceğiniz yerler; Sigara bırakma poliklinikleri (184 nolu hat ya da MHRS üzerinde randevu alabilirsiniz) Telefon çağrı merkezleri (ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı), İnternet tabanlı uygulamalar (havanikoru.sağlik.gov.tr, alo171.saglik.gov.tr) E-sigaralar sigara bırakmada güvenli mi? E-sigaralar, kullanıcı tarafından inhalasyon maksadıyla bir sıvıyı (e-likit) aerosole dönüştürmek için tasarlanmış pille çalışan cihazlardır. E-likit, aerosol üretmek için çözücüler (propilen glikol ve bitkisel gliserin) ve nikotin, aromalar ve diğer bileşikleri içerir. Nikotin replasman tedavilerin (bant ve sakız) güvenli ve etkili olduğu kanıtlanmışken aynı şey herhangi bir e-sigara için kanıtlanmamıştır. E-sigara aerosolü genellikle geleneksel sigara dumanından daha az toksik kimyasal içermesine rağmen, e-sigaralar dahil tüm tütün ürünleri sağlık için risk taşırlar. Kanıtlar e-sigaraların genel olarak sigarayı bırakma oranını arttırdığı sonucuna varmak için yetersizdir. Bu ürünler ülkemizde ruhsatlı değildir. E-sigara kullanan kişilere herhangi bir tütün ürünü sağlığa zararlı olduğundan tamamen bırakmaları önerilmelidir.
Alkolle İlişkili Bozukluklar
Sosyal olarak kabul görmesi ve keyif verici etkileri nedeniyle alkol kullanımı en yaygın maddelerden biridir. Alkol alındıktan çok kısa bir süre sonra beyni doğrudan etkiler. İnsanların yapısal özelliklerine ve kandaki alkol düzeyine bağlı olarak kişinin tutum ve davranışını değiştirecek etkiler gösterir. Gelinen aşamada alkol kullanmanın risk yaratan sınırları önerilmiş olsa da güvenli bir alkol kulanım sınırından bahsetmek mümkün değildir. Alkol kullanımının yasal olması, alkole bağlı bir sorunun gelişme riskinin olmadığı anlamına gelmez. Tam tersine alkolün vücut üzerindeki olumsuz etkileri sonucunda gelişen fiziksel ve psikolojik sağlık sorunları, kazalar, kötüye kullanım ve bağımlılık sonucunda gelişen davranışsal, sosyal sorunlarla ağır bir maliyet doğurmaktadır. Alkol kullanımı gençlik döneminde başlayabilir, ancak alkol kullanım bozukluğu her yaşta başlayabilmesine rağmen 20'li ve 30'lu yaşlarda daha sık görülür. Batı ülkelerine göre alkol kullanımı daha düşük olmakla birlikte (ABD’de % 85,6), ülkemizde TUİK 2019 verilerine göre 15 yaş ve üzeri kişilerin % 25,6’sı yaşam boyu en az bir kez alkol kullandığını belirtmektedir. Alkol kullananların bir kısmında kullanım devam ettikçe sorun alkolizme doğru ilerler. Bozukluk düzeyinde alkol kullanımı ABD’de 12 yaş ve üzeri kişilerin % 5,3'ünde saptanmıştır. Bir standart içki nedir? Ulusal Alkol Suistimali ve Alkolizm Enstitüsü, standart bir içeceği aşağıdakilerden herhangi biri olarak tanımlar: 355 mililitre (ml) normal bira (yaklaşık % 5 alkol) 237 ila 266 ml malt likörü (yaklaşık % 7 alkol) 148 ml şarap (yaklaşık % 12 alkol) 44 ml sert içkiler (rakı, viski, votka, cin vb.) (yaklaşık % 40 alkol) Alkolün vücuda zararları nelerdir? Tek seferde veya zamanla çok fazla içmek sağlığınıza ciddi zararlar verebilir. Alkol hemen hemen her organın fonksiyonu üzerinde olumsuz etkileri vardır. Beyin: Alkol, beynin iletişim yollarına müdahale eder ve beynin yapısını ve çalışma şeklini etkileyebilir. Alkol dengeyi, dikkati, hafızayı, konuşmayı ve yargıyı kontrol eden beyin bölgelerinin işleyişini bozabilir, bu da ciddi yaralanmalara ve diğer olumsuz sonuçlara neden olur. Ergenlik ve erken yetişkinlik döneminde alkolün kullanımı beyin gelişiminin etkileyerek beyin yapısı ve işlevinde uzun süreli değişikliklere neden olabilir. Aşırı dozda, uzun süreli alkol kalıcı beyin hasarına (Wernicke-Korsakoff sendromu, alkolik serebellar dejenerasyon, demans vb) veya ölüme neden olabilir. Aşırı içme sinirleri etkileyerek ellerinizde ve ayaklarınızda uyuşma ve ağrıya (nöropati) neden olabilir. Kalp: Uzun süre çok fazla veya tek seferde çok fazla içmek kalbe zarar vererek kardiyomiyopati (kalp kasının gerilmesi ve sarkması), aritmiler (düzensiz kalp atışı), yüksek kan basıncı, felç gibi sorunlara neden olabilir. Sindirim problemleri: Ağır içme mide zarının iltihaplanmasına (gastrit) ve ayrıca mide ve yemek borusu ülserlerine neden olabilir. Ayrıca B vitaminlerinin ve diğer besinlerin emilimini de engelleyebilir. Karaciğer: Ağır içme karaciğerde yağ artışına (hepatik steatoz), karaciğer iltihabına (alkolik hepatit) ve zamanla karaciğer dokusunda geri dönüşü olmayan tahribata ve skarlaşmaya (siroz) neden olabilir. Pankreas: Alkol pankreas iltihabına (pankreatit) neden olarak tehlikeli sağlık riskleri oluşturabilir. Kemik hasarı: Alkol yeni kemik üretimine müdahale edebilir. Bu kemik kaybı, kemiklerin incelmesine (osteoporoz) ve kırık riskinin artmasına neden olabilir. Kanser: Alkol içmenin çeşitli kanser türlerine neden olabileceği konusunda güçlü bir bilimsel fikir birliği vardır. Kanıtlar, bir kişi düzenli olarak ne kadar çok alkol içerse, alkolle ilişkili kanser geliştirme riskinin o kadar yüksek olduğunu göstermektedir. Alkol tüketimi ile güçlü ilişkili kanser türleri: Ağız boşluğu, yutak ve gırtlak kanserleri dahil olmak üzere baş ve boyun kanserleri, yemek borusu kanseri, karaciğer kanseri, kolorektal kanser, meme kanseri (günde yaklaşık 1 içki tüketen kadınların meme kanserine yakalanma riski hiç içmeyen kadınlara göre % 5 ila 9 daha fazladır). Bağışıklık sistemi: Çok fazla içmek bağışıklık sisteminizi zayıflatabilir ve vücudunuzu hastalık için çok daha kolay bir hedef haline getirebilir. Kronik içiciler, zatürre ve tüberküloz gibi hastalıklara yakalanma konusunda çok fazla içki içmeyen kişilere göre daha yatkındır. Tek seferde çok fazla içmek, sarhoş olduktan 24 saat sonra bile vücudunuzun enfeksiyonlardan korunma yeteneğini yavaşlatır. Cinsel işlev ve adet sorunları: Aşırı alkol tüketimi erkeklerde erektil disfonksiyona neden olabilir. Kadınlarda adet kanamasını kesebilir. Gebelik: Gebelik sırasında alkol tüketiminin bilinen güvenli bir düzeyi yoktur. Gebelikte alkol maruziyeti, doğum kusurlarının ve fetal alkol sendromu denilen fetal nörogelişimsel anormalliklerin önde gelen önlenebilir bir nedenidir. Çocukluk döneminde herhangi bir zamanda ortaya çıkabilen ve ömür boyu sürebilen bir dizi gelişimsel, bilişsel ve davranışsal sorunlara neden olabilir. Alkolün güvenliğiniz üzerindeki etkileri nelerdir? Aşırı içki içmek, muhakeme becerilerinizi ve dürtü kontrolünüzü azaltabilir, bu da aşağıdakiler dahil olmak üzere kötü seçimlere ve tehlikeli durumlara veya davranışlara yol açar: Motorlu araç kazaları, tehlikeli iş kazaları ve boğulma gibi diğer kaza sonucu yaralanma türleri İlişki sorunları İşte veya okulda düşük performans Şiddet içeren suçlar işleme veya bir suçun mağduru olma olasılığının artması İş kaybı, finansla ilgili yasal sorunlar Riskli, korunmasız cinsel ilişkiye girmek veya cinsel istismara veya flört tecavüzüne maruz kalmak İntihar girişimi veya tamamlanmış intihar riskinde artış Alkol, otomobil kazalarında %75, kazadan ölümlerde %50 oranında, cinayetlerde %50, intiharlarda %25 oranında sorumlu bulunmuştur. Hangi durumlarda alkolden kaçınılmalıdır? Aşağıdaki koşulları taşıyan kişiler alkolden tamamen kaçınmalıdır: Araç veya makine kullanmayı veya beceri, koordinasyon ve dikkat gerektiren faaliyetlere katılmayı planlayanlar Bazı reçetesiz veya reçeteli ilaçları alanlar Belirli tıbbi durumlara sahip olanlar Alkol kullanım bozukluğu olnalar veya içtikleri miktarı kontrol edemeyenler 21 yaşından küçükler Hamile olanlar Alkol zehirlenmesi nedir? Alkolün insan tutum ve davranışı üzerindeki etkisi kandaki alkol düzeyi ile doğrudan bağlantılıdır. Yaş, alkole duyarlılık (tolerans), cinsiyet, içme hızı, aldığınız ilaçlar ve yenen yiyecek miktarı faktörlerin tümü alkole yanıtı etkileyebilir. Uyku ve anksiyete önleyici ilaçlar gibi opioidler veya sedatif-hipnotikler almak aşırı doz riskinizi artırabilir. Çok fazla ve çok hızlı içmek motor koordinasyon, karar verme, dürtü kontrolü ve diğer işlevlerde önemli bozulmalara yol açarak zarar riskini artırır. İnsanın kendi davranış ve duygularını denetleme gücünü ortadan kaldırır. Kişinin düşme veya araba çarpması nedeniyle yaralanma, şiddet eylemleri yaşama ve korunmasız veya kasıtsız cinsel ilişkiye girme riskini artırabilir. Kan alkol seviyesi yüksek seviyelere ulaştığında, hafıza boşlukları (blackouts), bilinç kaybı ve ölüm meydana gelebilir. Alkol zehirlenmelerinde neler yapabilirisiniz? Yüksek doz alkol alım sonrası gelişen bilinç değişikleri tıbbi bir acildir. Birinin aşırı dozda alkol aldığından şüpheleniyorsanız, yardım için hemen 112'yi arayın. Kişide tüm belirtilerin görülmesini beklemeyin ve kendinden geçmiş bir kişinin ölebileceğinin farkında olun. Tıbbi yardım gelinceye kadar yapabilecekleriniz: Aşırı dozda alkol alan kişilerde soğuk duşlar, sıcak kahve ve yürüyüş aşırı dozda alkolün etkilerini tersine çevirmez ve gereksiz zaman kaybına neden olabilir. Tıbbi yardım çağırmakta geç kalmayın. Kişinin içtiği alkolün türü ve ne miktarda aldığını tespit etmeye çalışın. Aldığı ilaçlar ve mevcut sağlık durumları gibi kişi hakkında bilgi toplayın. Düşme veya boğulma nedeniyle yaralanma riski altında olduğundan, sarhoş bir kişiyi yalnız bırakmayın. Kişiyi sandalyede değil, oturur veya kısmen dik konumda yerde tutun. Aşırı dozda alkol almanın potansiyel bir tehlikesi, kişinin kendi kusmuğuyla boğulmasıdır. Kusmakta olan bir kişiye yardım edin. Boğulmasını önlemek için öne eğilmesini sağlayın. Bir kişi baygınsa veya yatıyorsa, boğulmayı önlemek için onu bir yan pozisyona yuvarlayın. Alkol kullanım bozukluğu nedir? Alkol kullanım bozukluğu (AKB), olumsuz sosyal, mesleki veya sağlık sonuçlarına rağmen alkol kullanımını durdurma veya kontrol etme yeteneğinde bozulma ile karakterize tıbbi bir durumdur. AKB temel olarak alkolizm veya alkol bağımlılığı için kullanılan tıbbi terimdir. Alkol bağımlılığı olan kişilerde aşağıdaki sorunlardan 2 veya daha fazlası bulunur. Bunlardan ne kadar çok varsa, bozuklukları o kadar şiddetlidir. Planlanandan daha fazla veya daha uzun süre alkol tüketirler. Alkolü azaltabilmeyi dilerler ama sonuç vermeyen çabaları vardır. Alkol almak, sarhoş olmak veya sarhoşluktan kurtulmak için çok zaman harcarlar. Alkol içmeyi çok isterler veya şiddetli bir istek veya dürtü duyarlar. Alkol kullanımları nedeniyle genellikle işe ya da okula gitmek, aile içindeki görevlerini yerine getirmek gibi kendilerinden beklenen şeyleri yapmazlar. Diğer insanlarla ilişkilerinde veya etkileşimlerinde sorunlara yol açsa veya daha da kötüleştirse bile içmeye devam ederler. Önceden yaptıkları önemli sosyal, iş veya eğlence etkinliklerini durdurur veya keserler. Tehlikeli durumlarda bile alkol içmeye devam ederler. Muhtemelen içmelerinin neden olduğu veya daha da kötüleştirdiği fiziksel veya zihinsel bir sorunları olduğunu bilseler bile alkol içmeye devam ederler. İstenen etkiyi sağlamak için belirgin olarak artan ölçülerde alkol kullanma gereksinimi ya da aynı ölçüde alkol kullanımının sürdürülmesine karşın belirgin olarak daha az etki sağlanması. Buna "tolerans" denir. Uzun süre kullanımından sonra alkol bırakılırsa "yoksunluk belirtileri" yaşanabilir. AKB riskini artıran faktörler nelerdir? Bir kişinin AKB geliştirme riski, kısmen alkolü ne kadar, ne sıklıkta ve ne kadar hızlı tükettiğine bağlı değişir. Aşırı içicilik (yaklaşık 2 saat içinde erkekler için 5 veya daha fazla içecek veya kadınlar için 4 veya daha fazla içecek tüketme) ve riskli alkol kullanımını (erkekler için bir günde 4'ten fazla veya kadınlar için 3'ten fazla içki tüketme) içeren alkolün kötüye kullanımı, zamanla AKB riskini artırır. Erken yaşta içmek, ebeveynlerin içme alışkanlıkları, çocukluk çağı travması, ruhsal sağlık sorunları, bariatrik cerrahi, sosyal ve kültürel faktörler, genetik ve ailede alkol sorunları öyküsü artmış AKB riski ile ilişkilidir. Genetik, yaklaşık % 60 oranında kalıtsallık ile önemli bir rol oynar. Allkolün sorunlu düzeyde olduğunu nasıl anlarım? Alkol alanlarda inkar yaygın olduğu için, içmeyle ilgili bir sorununuz yokmuş gibi hissedebilirsiniz. Ne kadar içtiğinizi veya hayatınızdaki bazı sorunların alkol kullanımıyla ilgili olduğunu fark etmeyebilirsiniz. İçme alışkanlıklarınızı incelemenizi veya yardım aramanızı istediklerinde akrabalarınızı, arkadaşlarınızı dinleyin. Unutmayın hiç kimse alkolik olmak için içmez. Alkolle ilişkili sorunları olanlar alkolü tasarlayarak değil alkolün sorun oluşturmayacağı yanılsması sonucunda istemedikleri bu duruma düşerler. Bir noktadan sonra biz istemesek de yapısı değişen beynimiz içmeyi isteyecektir. Kontrolü kaybetmeden bir an önce inkar ruh halinden çıkıp yardım aramanız en akıllıca şey olacaktır. Çok fazla alkol aldığınızı veya içmenizin sorunlara neden olduğunu düşünüyorsanız veya ailenizin içmeniz konusunda endişeleri varsa doktorunuzla konuşun. Kendi başıma içmeyi bırakabilir miyim? Birçok insan içki sorununu kendi başına aşabilir. Ancak haftalarca üst üste hemen hemen her gün içen kişiler, doktor yardımı olmadan alkolü kesmeye çalışmamalıdır. Alkolün uzun süre yoğun miktarlarda (iki haftadan fazla) kullanımından sonra aniden kesilmesi durumunda yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması olasıdır. Alkol yoksunluğu, uzun süredir yoğun bir şekilde içen bir kişinin aniden içmeyi bırakmasıyla ortaya çıkabilen, potansiyel olarak yaşamı tehdit eden bir süreçtir. Bazen nöbet ya da deliryum tremens gibi ölümcül sonuçları olabilen tablolarla seyredebilir. Doktorunuz, bu semptomları gidermek ve süreci daha güvenli ve daha az sıkıntılı hale getirmek için ilaçlar reçete edebilir. Alkol yoksunluğu ve deliryum tremens nedir? Alkol yoksunluğu, sıklıkla çok miktarda ve uzun süre alkol tüketen bir kişinin aniden alkol almayı bırakmasıyla ortaya çıkan bir durumdur. Alkol kullanım bozukluğu olanların yaklaşık yarısında yoksunluk belirtileri görülebilir. Alkol yoksunluğu yaşayan kişiler genellikle baş ağrısı, bulantı, terleme-titreme, anksiyete ve uyku sorunu gibi rahatsızlık veren geçici belirtiler yaşarlar. Ancak bazen semptomlar çok daha ciddi ve hatta yaşamı tehdit edebilir. Yoksunluk belirtileri şunları içerebilir: Terleme veya kalp çarpıntısı El titremesi Uykusuzluk Mide bulantısı ya da kusma Gerçekten orada olmayan şeyleri görme, hissetme veya duyma Gerginliğin ve huzursuzluğun etkisiyle sürekli hareket halinde olma Anksiyete Nöbetler Alkol yoksunluk belirtileri bireysel farklılıklara bağlı olarak son alkol alımından 6 ila 24 saat sonra başlar ve 5 güne kadar sürebilir. Alkol kullanımının azaltılmasından veya kesilmesinden sonra, yukarıdaki belirtilerden ikisinin mevcut olması durumunda alkol yoksunluk sendromunun geliştiği düşünülür. Eğer alkol yoksunluk sendromu uygun bir şekilde tedavi edilmezse deliryum tremens gelişebilir. Bu durum, dikkat ve bilinç bozulma, çevresindeki kişilere, yere, zamana farkındalığında bozulma şeklinde zihin karışıklığı ve hallüsünasyonlarla karakterize olabilen şiddetli bir acil tablodur. Alkol yoksunluğu için hastaneye yatırılan hastaların %3-5’inde yoksunluk deliryumu için ölçütlerin karşılandığı tahmin edilmektedir. Alkol yoksunluğu nasıl tedavi edilir? Tedavi belirtilerinize bağlıdır. Hafif belirtileriniz varsa, doktorunuz evde almanız için ilaçlar reçete edebilir. Genelde yoksunluğu hafif ve orta derecede olanlar ayaktan, şiddetli yoksunluk bulguları olan nöbet geçirmiş ya da deliryumdaki hastalar ise mutlaka hastaneye yatırılarak tedavi edilir. Tedavide sıvı-elektrolit açıklarının giderilmesi, vitamin desteği, yoksunluğu ve aşermeyi giderici ilaçlar gerekli olabilir. AKB'de tedavi seçenekleri nelerdir? Alkol kesimi sırasında ortaya çıkabilecek alkol yoksunluğun idaresi tedavideki birinci adımı oluşturur. İkinci adım ise alkolü kestikten sonra tekrar alkol almaya neden olabilecek faktörlere yönelik tedavi yaklaşımlarıdır. İlaçlar, bireysel davranışsal müdahaleler, grup terapileri, AA grupları tedavide önemli bir yer tutar. İlaçlar: Halen insanların içki içmeyi durdurmalarına veya azaltmalarına ve nüksetmeyi önlemelerine yardımcı olmak için üç ilaç onaylanmıştır: naltrekson (oral ve uzun etkili pellet formları), akamprosat ve disülfiram. Tüm bu ilaçlar bağımlılık yapmaz ve tek başlarına veya davranışsal tedaviler veya destek gruplarıyla birlikte kullanılabilirler. Naltrekson, içmenin ödüllendirici etkilerinde ve alkol için istek duymada rol oynayan opioid reseptörlerini bloke eder. Ağır içmeye nüksetmeyi azaltır ve bazı hastalarda oldukça etkilidir. Akamprosat (Campral ®) uykusuzluk, kaygı, huzursuzluk ve disfori (genellikle kendini iyi hissetmeme veya mutsuz hissetme) gibi uzun süreli yoksunluk belirtilerini azaltabilir. Şiddetli bağımlılığı olan hastalarda daha etkili olabilir. Disülfiram (Antabuse ®) alkolün metabolizmasına müdahale ederek etki gösterir. İlaç alındığında asetaldehit vücutta birikir. Hasta alkol içerse kızarma, mide bulantısı ve düzensiz kalp atışı gibi hoş olmayan reaksiyonlara yol açar. Uyum (ilacın reçete edildiği şekilde alınması) bir sorun olabilir, ancak yüksek motivasyona sahip hastalara içkiyi bırakma konusunda yardımcı olabilir. Davranışsal tedaviler: Deneyimli terapistler tarafından sağlanan alkol danışmanlığı veya davranışsal tedaviler içme davranışını değiştirmeyi amaçlar. Davranışsal tedavilerin örnekleri, kısa müdahaleler, motivasyonel görüşmeler ve riskli durumlarla başa çıkma ve nüks önleme becerilerini öğreten tedaviler ve farkındalık temelli terapilerdir. Grup toplantıları, özellikle nüksetme riski taşıyan bireylere yardımcı olabilir. Alkol kullanım bozukluğunda iyileşme mümkün mü? AKB'si olan birçok kişi iyileşir, ancak tedavi gören kişiler arasında çeşitli sorunların ortaya çıkması yaygındır. Erkenden profesyonel yardım almak, tekrar içmeyi önleyebilir. Davranışsal terapiler, insanların stres gibi içmeye yol açabilecek tetikleyicilerden kaçınma ve üstesinden gelme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir. İlaçlar istek azaltarak bireylerin nüksetme riskini azaltmaya yardımcı olabilir. AA gruplarına katılım çoğu kişi için faydalı olabilir.
Madde kullanımı ve İlişkili Bozukluklar
Madde kullanım bozukluğu (MKB), kişinin beynini ve davranışını etkileyen, zararlı sonuçlarına rağmen zorlayıcı veya kontrol edilmesi zor, madde arama ve kullanımı ile karakterize olan kronik bir hastalıktır. Beyindeki bu değişiklikler uyuşturucu kullanan kişilerde görülen sorunlu davranışlara yol açabilir. Uyuşturucu bağımlılığına giden yol, gönüllü uyuşturucu alma eylemiyle başlar. Ancak zamanla kişinin bunu yapmamayı seçme yeteneği tehlikeye girer. Başlangıçta tercih olarak başlayan durum zamanla bir zorunluluğa dönüşmeye başlar. Maddenin aranması ve alınması kompulsif bir hale gelir. MKB, hafif ile şiddetli arasında değişebilir ve en şiddetli şekli bağımlılık olarak anılır. Madde kullanım bozukluğu belirtileri dört kategoriye ayrılır: Bozulmuş kontrol; maddeyi kullanmak için şiddetli bir istek duyma veya aşerme; madde kullanımını azaltma veya kontrol etme arzusu veya başarısız girişimleri Sosyal sorunlar; madde kullanımı işte, okulda veya evde önemli görevlerin tamamlanamamasına neden olur; madde kullanımı nedeniyle sosyal, iş veya boş zaman etkinliklerinden vazgeçilir veya kesilir Riskli kullanım; madde riskli ortamlarda kullanılır; bilinen sorunlara rağmen kullanıma devam edilir Madde etkileri; tolerans (aynı etkiyi elde etmek için daha büyük miktarlara ihtiyaç); yoksunluk belirtileri (her madde için farklıdır) MKB’li bireylerin yaşamları boyunca yaklaşık yarısının aynı zamanda birlikte ortaya çıkan bir ruhsal bozukluk yaşarlar. Birlikte ortaya çıkan bozukluklar arasında anksiyete bozuklukları , depresyon , dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) , bipolar bozukluk , kişilik bozuklukları ve şizofreni sayılabilir. İnsanlar aşağıdakilere bağımlılık geliştirebilir: Alkol Esrar PCP, LSD, halüsinojenik mantar ve diğer halüsinojenler Boya inceltici ve yapıştırıcı gibi inhalanlar Eroin ve morfin, kodein, oksikodon gibi opioid ağrı kesiciler Sedatif, hipnotik ve anksiyolitikler Kokain, metamfetamin ve diğer uyarıcılar Tütün Yeni nesil uyuşturucu maddeler (Sentetik kannabinoidler, katinonlar, opioidler vb.) MKB her kesimden ve her yaş grubundan insanı etkilemektedir. Tüm uyuşturucuların kullanımı, erkekler arasında genellikle daha yüksektir. Avrupa Birliği’ndeki yetişkinlerin (15-64 yaş arası) yaklaşık 83 milyonunun veya %28,9’unun yaşamları boyunca en az bir kez yasa dışı uyuşturucu kullandığı tahmin edilmektedir. Esrar en yaygın kullanılan uyuşturucudur (yaşam boyu kullanım % 27,2) ve kullanım yaygınlığı diğer maddelerin yaklaşık beş katıdır. AB ülkelerinde sırasıyla diğer maddelerin yaşam boyu kullanım oranları; kokain % 4,8; ekstazi % 3,6; amfetaminler % 3; opioidler % 0,35. 2020’nin sonunda EMCDDA’nın Avrupa’da yaklaşık 830 yeni psikoaktif maddeyi izlediği rapor edilmektedir. Sentetik kannabinoidler ve katenonlar, 2019 yılında AB Üye Devletleri tarafından bildirilen ele geçirme sayısının neredeyse %60’ını oluşturmaktadır. Nasıl bağımlı oluruz? Çoğu uyuşturucu madde beynin "ödül devresini" etkileyerek dopamin salınımıyla birlikte kişinin kendini yüksek hissetmesine (öforiye) neden olur. Düzgün işleyen bir ödül sistemi, bir kişiyi yemek yemek ve sevdikleriyle vakit geçirmek gibi yaşam için gereken davranışları tekrarlamaya motive eder. Uyuşturucu madde kullanımı ödül devresini etkileyerek haz verici ancak sağlıksız davranışların pekiştirilmesine neden olur. Kişi uyuşturucu kullanmaya devam ettikçe, ödül devresindeki hücrelerin buna tepki verme yeteneğini zamanla azalır. Bu kişinin maddeyi ilk aldığında hissettiği yüksekliğe kıyasla gittikçe etkinliği azalır. Kişi aynı yüksekliğe ulaşmak için daha fazla madde almaya yönelebilir. Madde ödül devresinin yapısını bozarak genellikle kişinin yemek, seks veya sosyal aktiviteler gibi bir zamanlar zevk aldığı diğer şeylerden zevk alma kabiliyetinin giderek azalmasına yol açar. Uzun süreli kullanım aynı zamanda diğer beyin kimyasal sistemlerinde ve devrelerinde de değişikliklere neden olarak öğrenme, hafıza, yargılama, karar verme, stres ve davranış kontrolünü olumsuz etkiler. Bu zararlı sonuçların farkında olmasına rağmen, uyuşturucu kullanan birçok kişi, bağımlılığın doğası gereği bunları almaya devam edecektir. Kısaca uyuşturucu kullanımıyla zaman içinde meydana gelen beyin değişiklikleri, bağımlı bir kişinin kendi kendini kontrol etmesine meydan okur ve yoğun uyuşturucu alma dürtülerine direnme becerisine müdahale eder. Neden bazı insanlar uyuşturucu bağımlısı olurken diğerleri bağımlı olmaz? Bir kişinin uyuşturucu bağımlısı olup olmayacağını hiçbir faktör tahmin edemez. Faktörlerin bir kombinasyonu bağımlılık riskini etkiler. Bir kişi ne kadar fazla risk faktörüne sahipse, uyuşturucu almanın bağımlılığa yol açma şansı o kadar artar. Bağımlılıkta etkili faktörler: Biyoloji: İnsanların doğuştan sahip olduğu genler, bir kişinin bağımlılık riskinin yaklaşık yarısını oluşturur. Cinsiyet, etnik köken ve diğer ruhsal bozuklukların varlığı da uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığı riskini etkileyebilir. Çevre: Bir kişinin çevresi, aile ve arkadaşlardan ekonomik duruma ve genel yaşam kalitesine kadar birçok farklı etkiyi içerir. Akran baskısı, fiziksel ve cinsel istismar, uyuşturucuya erken maruz kalma, stres ve ebeveyn rehberliği gibi faktörler, bir kişinin uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığı olasılığını büyük ölçüde etkileyebilir. Gelişim: Genetik ve çevresel faktörler, bağımlılık riskini etkilemek için bir kişinin hayatındaki kritik gelişim aşamalarıyla etkileşime girer. Her yaşta uyuşturucu madde kullanmak bağımlılığa yol açabilse de, uyuşturucu kullanımı ne kadar erken başlarsa, bağımlılığa dönüşme olasılığı o kadar artar. Bu özellikle gençler için sorunludur. Beyinlerinde karar vermeyi, yargılamayı ve kendi kendini kontrol etmeyi kontrol eden alanlar hala gelişmekte olduğundan, gençler özellikle uyuşturucu denemek de dahil olmak üzere riskli davranışlara eğilimli olabilirler. Uyuşturucu bağımlılığı tedavi edilebilir mi? Diyabet, astım veya kalp hastalığı gibi diğer birçok kronik hastalıkta olduğu gibi, uyuşturucu bağımlılığı da tümden iyileşen bir bozukluk değildir. Bununla birlikte, bağımlılık tedavi edilebilir ve başarıyla yönetilebilir. Maddeyi bırakan insanlar yıllarca ve muhtemelen tüm yaşamları boyunca nüksetme riski altında olacaklardır. Kişinin hastalığının doğası hakkında farkındalığı hastalığın kontrolü için önemlidir. Her hastanın uyuşturucu kullanım şekline ve birlikte ortaya çıkan tıbbi, ruhsal ve sosyal sorunlara göre uyarlanmış tedavi yaklaşımları iyileşmenin devam etmesine neden olabilir. Uyuşturucu bağımlılığı önlenebilir mi? Uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığı önlenebilir. Aileleri, okulları, toplulukları ve medyayı içeren önleme programlarının uyuşturucu kullanımını ve bağımlılığını önlemede veya azaltmada etkili olduğunu gösterilmiştir. Kişisel olaylar, çevresel ve kültürel faktörler uyuşturucu kullanım eğilimlerini etkilese de gençler uyuşturucu kullanımını zararlı olarak gördüklerinde uyuşturucu kullanımından uzak durma eğilimindedirler. Bu nedenle, eğitim ve doğru sosyal politikalar insanların uyuşturucu kullanımının olası risklerini anlamalarına yardımcı olmada kilit öneme sahiptir. Kişiler çeşitli faktörler nedeniyle madde kullanmayı deneyebilir ve deneyenlerin bir kısmı tekrarlayan kullanımlarla bağımlılık riski altına girebilir. Önemli olan tehlikeli bir sonucunun olduğunu bildiğimiz bir şeyi hiç denememe konusunda iradi bir bilinç geliştirmektir. Etkili uyuşturucu bağımlılığı tedavisinin temel ilkeleri Etkili bir bağımlılık tedavi programının ilkeleri bilimsel araştırmalara dayanarak geliştirilmiştir. Bağımlılık, beyin fonksiyonlarını ve davranışlarını etkileyen karmaşık ancak tedavi edilebilir bir hastalıktır. Herkes için tek bir tedavi uygun değildir. Tedavinin kolayca erişilebilir olması gerekir. Etkili tedavi, hastanın sadece ilaç kullanımını değil tüm ihtiyaçlarını ele alır. Tedavide yeterince uzun süre kalmak çok önemlidir. Danışmanlık ve diğer davranışsal terapiler en sık kullanılan tedavi biçimleridir. İlaçlar, özellikle danışmanlık ve diğer davranışsal terapilerle birleştirildiğinde birçok hasta için önemli bir tedavi unsurudur. Tedavi planları sıklıkla gözden geçirilmeli ve hastanın değişen ihtiyaçlarına göre değiştirilmelidir. Tedavi diğer olası ruhsal bozuklukları ele almalıdır. Tıbbi destekli detoksifikasyon, bağımlılık tedavisinin yalnızca ilk aşamasıdır ve tek başına uzun süreli uyuşturucu kullanımını değiştirmek için yeterli olmaz. Tedavinin etkili olması için gönüllü olması gerekmez. Tedavi sırasında kaymalar meydana gelebilir, tedavi sırasında ilaç kullanımı sürekli olarak izlenmelidir. Tedavi programları, hastaları HIV/AIDS, hepatit B ve C, tüberküloz ve diğer bulaşıcı hastalıklar açısından test etmeli ve onlara bu hastalıklara yakalanma risklerini azaltmak için atabilecekleri adımları öğretmelidir. Uyuşturucu tedavi basamakları nelerdir? Bağımlılık tedavisi, kişinin aşağıdakileri yapmasına yardımcı olmalıdır. Sorunun tanınması ve maddeyi bırakmaya motive edilmesi Uyuşturucu kullanmayı bırakma (detoksifikasyon) Uyuşturucudan uzak durma (idame tedavisi) Evde, işte ve toplumda üretken olma (rehabilitasyon) Madde kullanımı kişinin yaşamının birçok yönünü etkilediğinden, genellikle birden fazla tedavi türü gereklidir. Çoğu kişi için ilaç ve bireysel ya da grup terapisinin bir kombinasyonu en etkili seçenektir. İlaçlar madde isteğini kontrol etmek, yoksunluk belirtilerini hafifletmek ve tekrarlamaları önlemek için kullanılır. Davranışsal terapiler, uyuşturucu kullanımıyla ilgili tutum ve davranışlarını değiştirme, sağlıklı yaşam becerilerini artırma, tedavi uyumunu artırma konularında hastalara yardımcı olur. Hastaların uyuşturucu kullanma olasılıklarının en yüksek olduğu durumları tanımasına, bunlardan kaçınmasına ve bunlarla baş etmesine yardımcı olan bilişsel-davranışçı terapi yaklaşımları etkili çözümler getirir. Motivasyonel görüşme, acil durum yönetimi, kısa terapiler, bilişsel davranışçı terapi, destekleyici terapi ve aile terapisi gibi tedavi yaklaşımları gerekli olabilir. Yoksunluk tedavisi: Detoksifikasyon sadece sürecin ilk adımıdır. Amaç maddeyi bırakma sonrası ortaya çıkabilecek yoksunluk belirtilerini, tıbbi ve ruhsal sorunların kontrolünü sağlamaktır. İlaçlar ve cihazlar, detoksifikasyon sırasında yoksunluk belirtilerini kontrol etmeye yardımcı olabilir. Nüks önleme: İdame tedavi bağımlılık tedavisinin önemli bir sürecini kapsar. Hastalar normal beyin fonksiyonunu yeniden kurmaya ve madde isteğini azaltmaya yardımcı olmak için davranışsal tedaviler ve ilaçlar kullanabilirler. Opioid (eroin, reçeteli ağrı kesiciler), tütün (nikotin) ve alkol bağımlılığının tedavisi için ilaçlar mevcuttur. Ayrıca uyarıcı (kokain, metamfetamin) ve esrar (marihuana) bağımlılığını tedavi etmek için başka ilaç geliştirme çalışmaları devam etmektedir. Opioidler: Metadon, buprenorfin/ nalokson kombinasyonu(Suboxone ®), oral naltrekson ve depo naltrekson formülasyonları opioid bağımlılığını tedavi etmek için kullanılır. Beyindeki eroin ve morfin ile aynı hedeflere etki eden metadon ve buprenorfin, yoksunluk semptomlarını bastırır ve madde isteğini giderir. Naltrekson, opioidlerin beyindeki reseptör bölgelerindeki etkilerini bloke eder ve yalnızca detoksifiye edilmiş hastalarda kullanılmalıdır. Tüm ilaçlar, hastaların uyuşturucu arama ve ilgili suç davranışlarını azaltmalarına ve davranışsal tedavilere daha açık olmalarına yardımcı olur. Opioid yoksunluk semptomlarını azaltmaya yardımcı olmak için elektronik stimülasyon cihazı NSS-2 Bridge (Bu cihaz kulağın arkasına yerleştirilir ve belirli beyin sinirlerini uyarmak için elektrik darbeleri gönderir) ve opioid olmayan bir ilaç olan lofeksidin yurt dışında yeni endikasyon olan tedavilerdir. Tütün: Nikotin yerine koyma tedavilerinin bant ve sakız formları, bupropion (Zyban ®) ve vareniklin (Champix ®) sigara bırakmada endikasyonlu ilaçlardır. İlaçlar, grup ve bireysel terapiler ve telefon bırakma hatları gibi davranışsal tedavilerle birleştirildiğinde daha etkilidir. Alkol: Alkol bağımlılığını tedavi etmek için onaylı üç ilaç (naltrekson, akamprosat, disülfiram) kullanılmaktadır. Birlikte ortaya çıkan durumlar: Depresyon veya anksiyete gibi kişinin bağımlılığına katkıda bulunabilecek olası zihinsel sağlık durumlarını tedavi etmek için başka ilaçlar mevcuttur. Yatarak tedavi, ayaktan tedavide başarısız olanlar, özellikle daha şiddetli bağımlılığı ve ciddi sorunları olanlar ya da birlikte ortaya çıkan ruhsal bozukluğu olanlar için tercih edilebilir.
Davranışsal Bağımlılıklar
Çoğu zaman bağımlılık kelimesini duyduğumuzda, uyuşturucu veya alkol gibi bir maddeye bağımlılığı aklımıza gelir. Gelinen aşamada sadece maddeye dayanmayan, davranışsal bağımlılık olarak tanımlanan birçok bağımlılık kategorisi tanımlanmaya başlamıştır. Davranışsal bağımlılıklar, kişinin başta fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomi konularındaki olumsuz sonuçlarına rağmen aşırı ve tekrarlayan davranış, bu davranışı sürdürmeye yönelik aşırı istek duyma ve davranış üzerinde kontrol kaybı olarak tanımlanmaktadır. Davranışsal bağımlılıklar kimyasal bağımlılıklarla bazı benzerlikler paylaşır, ancak tıp camiasında tanısal geçerliliği konuşunda tartışmalar devam etmektedir. Kumar bağımlılığı, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabında (DSM-5) tanımlanan tek davranışsal bağımlılıktır. Bununla birlikte, DSM-5, internet oyun oynama bozukluğu daha fazla çalışma için tanıtılmıştır. Bu alanda daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da, davranışsal bağımlılıklar kapsamında tartışılan tanısal başlıklar şunlardır: Kumar oynama bağımlılığı: DSM-5 kumarı potansiyel bir davranışsal bağımlılık olarak kabul etmiştir. Olumsuz sonuçlara rağmen spor üzerine bahis oynama, piyango bileti satın alma, kumarhaneleri ziyaret etme veya diğer kumar davranışlarına katılma gibi zorlantılı davranışlar ile karakterize edilir. Kumar bozukluğu tanısı için son bir yıl içinde aşağıdakilerden en az dördünün olması gerekir: İstenen heyecanı elde etmek için artan miktarlarda kumar oynama ihtiyacı Kumar oynamayı azaltmaya veya bırakmaya çalışırken huzursuzluk veya sinirlilik Kumarı kontrol etmek, azaltmak veya durdurmak için tekrarlanan başarısız çabalar Sık sık kumar oynamayı düşünmek ve kumar için planlar yapmak Sıkıntılı hissettiğinde sıklıkla kumar oynamak Kumarda para kaybettikten sonra genellikle intikam almak için geri dönmek (kayıpların peşinden koşma) Kumar faaliyetini gizlemek için yalan söylemek Kumar nedeniyle yakın bir ilişkiyi, işi, okulu ya da iş fırsatını riske atmak ya da kaybetmek Kumarın neden olduğu para sorunlarına yardım etmesi için başkalarına güvenmek İnternet bağımlılığı: Teknoloji bağımlılığı, ekran bağımlılığı, dijital bağımlılık, bilgisayar bağımlılığı, oyun bağımlılığı gibi terimler de kullanılmaktadır. Resmi tanı sistemlerine girmemiştir. Aşırı internet kullanımını ve internete girme zorlantısını ve bunu kullanmadığında kaygı, sinirlilik ve depresyon gibi olumsuz sonuçları tanımlamak için kullanılır. Akademik, performans, aile ilişkileri, arkadaş ilişkileri, boş zaman değerlendirmesi, sorumluluk alma gibi birçok alanda istenmeyen sonuçlar doğurmaktadır. İnternet oyun oynama bozukluğu: 2013 yılında DSM-5’te tanıtılmış, 2018’de ICD-11’de resmi bir tanı olarak kabul edilmiştir. Aile, sosyal, kişisel veya iş hayatında klinik olarak önemli bir bozulmaya ve sıkıntıya yol açan, genellikle diğer oyuncularla oyun oynamak için interneti sürekli ve tekrarlı kullanmak şeklinde tanımlanmıştır. Akıllı telefon bağımlılığı: Akıllı telefon aşırı kullanımının günlük yaşamdaki olumsuzluklarla ilişkilendirildiği bir fenomendir. Araştırmacılar daha çok akıllı telefonun sorunlu kullanımı teriminin kullanımını tercih etmektedir. Sosyal ağ bağımlılığı: İnternet bağımlılığını bir çeşidi olarak kabul edilmektedir. Sosyal ağ bağımlılığı, sosyal medyaya giriş veya kullanım için kontrol edilemeyen bir motivasyonla, sosyal medyada diğer önemli yaşam alanlarını etkileyecek kadar çok zaman ve çaba harcayarak sosyal medyayla aşırı meşguliyet olarak tanımlanmaktadır. Yemek bağımlılığı: Olumsuz duygu ve duyguları hafifletmek için aşırı yemek yemeyi veya zorlantılı yemeyi ifade eder. Bu resmi bir tanı değildir, ancak tıkınırcasına yeme bozukluğu ile yakından ilişkilidir. Alışveriş bağımlılığı (kompülsif satın alma): Alışveriş bağımlılığı veya kompulsif alışveriş, olumsuz duyguları maskelemenin veya bunlardan kurtulmanın bir yolu olarak satın alma düşünceleriyle aşırı meşguliyeti ve zorlantılı olarak ürün satın almayı içerir. Finansal hasar, sosyal-mesleki sorunlar, artan stres ve artan kaygı gibi ciddi sonuçları olabilir. Seks ve pornografi bağımlılığı: Seks bağımlılığı, herhangi bir cinsel davranış örüntüsünde kişinin yaşamında sorunlar yaratacak düzeyde kontrolü kaybetmesi olarak tanımlanır. Resmi bir teşhis terimi olmasa da kompulsif cinsel davranış, hiperseksüalite, erotomani, nemfomani, satiriazis, Don Juanizm gibi farklı kavramlarla tartışılmaktadır. Egzersiz – spor bağımlılığı: Hem fizyolojik hem de psikolojik olarak zararlı olma noktasına varan egzersiz ve fitness faaliyetlerine katılma ile karakterize sağlıksız bir ilişki ve takıntıyı tanımlar. Bu durum koşma bağımlılığı, morbid egzersiz, koşan anoreksikler, kompülsif egzersiz gibi kavramlarla tartışılmıştır. Aşk ve ilişki bağımlılığı: Aşık olmak hayatta deneyimlenen en yaygın duygulardan biridir. Aşk bağımlılığı, başka bir kişiyi, her iki tarafın çıkarına uygun olmayan patolojik bir yoğunlukta sevmek olarak tanımlanır. Aşk, obsesyon, kompülsif davranış, anksiyete ve olumsuz yaşamsal sonuçlar kapsamında değerlendiriliyorsa aşk bağımlılığı olarak görülür. İlişki bağımlılığında sadomazoşistik öğerler görülebilir. İş bağımlılığı: Bireyin kişisel sağlığı ve mutluluğu, kişilerarası ilişkileri ve sosyal işlevselliği ile rahatsızlık yaratacak kadar aşırı halen gelen ve kontrol edilemeyen sürekli çalışma ihtiyacı olarak tanımlanır. Estetik cerrahi bağımlılığı: Estetik operasyon geçirerek fiziksel görünümü değiştirme dürtüsüdür. Klinik bir tanı olmasa da, büyük olasılıkla, fiziksel görünüşte algılanan kusurlar hakkında takıntılı düşüncelere yol açan bir durum olan vücut dismorfik bozukluğunun bir belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Riskli davranış bağımlılığı: Silah kullanmak, paraşütle atlamak, bungee jumping veya kaya tırmanışı gibi aşırı heyecan arama davranışı tehlikeli etkinlikler katılımı güdüleyebilir. Bu tür bağımlılıklara bazen adrenalin bağımlılıkları denir. Tüm bağımlılıklar gibi, adrenalin bağımlılığında tolerans geliştiğinde bir sonraki zirveye ulaşmak için yeni bir riskli aktiviteye daha fazla ihtiyaç duyarlar. Davranışsal bağımlılıklarda ek psikiyatrik problemlere sıklıkla rastlanır. Başta depresif bozukluklar olmak üzere, anksiyete bozuklukları, madde kullanım bozuklukları, bipolar bozukluk, obsesif kompulsif bozukluk, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, yeme bozuklukları, dürtü kontrol bozuklukları ve kişilik bozuklukları gibi psikiyatrik tanılar sıklıkla eşlik eder. Bütüncül bir değerlendirme yapmak doğru tedavi stratejisi için gereklidir. Davranışsal bağımlılığın tedavisi, bağımlılığın türüne ve şiddetine bağlı olarak değişir. Davranışsal bağımlılık tedavisi tipik olarak terapi merkezlidir, ancak ilaç tedavisi de bazen gerekli olabilir. Madde bağımlılığı gibi, davranışsal bir bağımlılık için yaygın tedaviler arasında bilişsel davranışçı terapi, motivasyonel görüşme, destekleyci terapiler, aile terapisi ve psikoeğitim yer alır. Amaç, düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmek, yeni başa çıkma becerileri geliştirmek ve bireysel kontrolü sağlamaktır.